KAMET; farklı ülkelerden topladığım, minyatür hatıralardan oluşan koleksiyonumda, eksik kalan Türkiye şehir sembollerini, ince detaylarla üretme girişimi ile hayat buldu.
Seyahatlerim esnasında, daha estetik, daha kaliteli hatıralıkları toplamayı tercih ettim. Metal bir Eyfel Kulesi, Pisa Kulesi, Arc de Triomphe derken, ziyaret ettiğim şehirlerin sembollerinden oluşan bir koleksiyon ortaya çıkmaya başladı. Koleksiyonuma gün geçtikçe, çevremdeki dostlarım da eklemeler yapınca, koleksiyonum hızlı bir şekilde büyüdü.
Ancak, koleksiyonumda hep bir eksik vardı; o da ülkemizin zengin tarihi ve binlerce yıllık kültürel mirasına dair hiçbir parçanın olmayışıydı. Piyasada da, ne bir Galata Kulesi, ne de bir Kız Kulesi’ne dair metal bir replika bulunuyordu. Buzdolabı mıknatısları, gelişi güzel yapılmış polyester ürünlerin de, İstanbul’un o zenginliğini yeterince karşılayabildiğine inanmıyordum. İşte, KAMET’in yolculuğu da böylece başlamış oldu.